Çin’in Wuhan şehrinde başlayan ve hızlı bir şekilde aralarında Türkiye’nin de olduğu pek çok ülkeye yayılan Koronavirüs (COVID – 19) salgını, küresel bir tehdit oluşturmaya devam etmektedir. Salgın bir yandan kitlelerin sağlığını tehdit ederken diğer yandan ülke ekonomilerini ve çalışma hayatını da etkilemektedir. Salgından etkilenen ülkelerde salgının etkilerini en aza indirmek ve çalışma hayatının olumsuz bir şekilde etkilenmesinin önüne geçmek amacıyla esnek çalışma biçimlerinden biri olan uzaktan çalışma uygulamalarının, uzaktan çalışmaya olanak veren işlerde ve beyaz yakalı çalışanlar için hızla yaygınlaştığı görülmektedir.
Bilindiği üzere 4857 sayılı İş Kanunu’nda (“İş Kanunu”) 2016 yılında yapılan değişikliklerle uzaktan çalışma yasal dayanağa kavuşturulmuştur. İş Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca uzaktan çalışma “işçinin, işveren tarafından oluşturulan iş organizasyonu kapsamında iş görme edimini evinde ya da teknolojik iletişim araçları ile işyeri dışında yerine getirmesi esasına dayalı ve yazılı olarak kurulan iş ilişkisidir” şeklinde tanımlanmaktadır. Uzaktan çalışma tanımında geçen iş organizasyonu kavramı, İş Kanunu’nun 2. maddesinin 3. fıkrasında işyerini “iş organizasyonu kapsamında işverenin örgütlendiği her yer” olarak tanımlayan ifadesi ile ilişkilendirildiğinde, evden çalışma yapan bir çalışanın evinin işyeri olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği ve burada gerçekleşen bir kazanın da “iş kazası” olup olmadığı tartışmaları ortaya çıkmaktadır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu iş kazasını “işyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen … olay” olarak tanımlamıştır. Bu kapsamda işyerinde gerçekleşen her kaza iş kazası olarak nitelendirilmekle birlikte, işyeri dışında gerçekleşmesine rağmen işin yürütümü nedeniyle meydana gelen bir kaza da iş kazası olarak değerlendirilmektedir. Evden çalışmada ise evin işyeri sayılıp sayılmayacağı tartışmalı bir husus olmakla birlikte, evde işin yürütümü nedeniyle meydana gelen bir kazanın iş kazası olarak addedilmesi kaçınılmazdır. Ancak işle ilgili olmayan ve illiyet bağını kesen sebeplerin olması halinde gerçekleşen kazanın iş kazası olduğu söylenemeyecektir. Örneğin, işverenin verdiği bir ekipmanın arızalı olması nedeniyle yangın çıkması ve bunun sonucunda çalışanın evde çalışırken yaralanması bir iş kazası olarak nitelendirilebilecekken; çalışanın evde temizlik yaparken düşmesi, meyve keserken elini bıçakla kesmesi, eline sıcak su dökülmesi veyahut bardağın kırılıp eline cam batması gibi hallerin iş kazası olarak değerlendirilmemesi beklenir.
Ancak evden çalışmada bu gibi sınırların kesin hatlarla ayrılması her zaman mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla işin yapılış şekline ilişkin ayrıntıların iş sözleşmesinin eki niteliğindeki protokollerle açıkça düzenlenmesi – örneğin evin belirli bir alanının çalışma yeri olarak belirlenmesi, yahut çalışma saatleri ile ara dinlenmelerinin açıkça düzenlenmesi – kazanın iş kazası mı ev kazası mı olduğu tartışmalarını bertaraf etmede yol gösterici olabilir. Bu durumda, sözleşmede belirlenen yerde ve çalışma zamanında gerçekleşen kaza, aksi ispat edilmediği sürece iş sebebiyle gerçekleşmiş kabul edilebilecekken böyle bir düzenlemenin yokluğunda ise kazanın nitelendirilmesi, başta çalışanın beyanı olmak üzere, somut olayın özellikleri ve ispat vasıtalarının hakim tarafından değerlendirilmesiyle gerçekleştirilebilecektir.
İlliyet bağının varlığının tespit edildiği durumlarda da işverenin iş kazası dolayısıyla sorumluluğu belirlenirken, işverenin çalışanına evde çalışırken karşılaşabileceği olası iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili tehlikeleri ve alabileceği önlemleri açıkça anlatıp anlatmadığı, bu konular hakkında gerekli eğitimi verip vermediği ve çalışana iş güvenliği ve sağlığı standartlarına uygun olduğu malzeme/ekipman sağlayıp sağlamadığı gibi kriterler göz önünde bulundurulacaktır. İşçinin alınan tedbirlere uyup uymadığı da işverenin sorumluluğun tespitinde dikkate alınacaktır.
Paylaş
İlgili kişiler
Detaylı bilgi için bizimle irtibata geçebilirsiniz.
Yasal Bilgilendirme
Bu içerik sadece bilgilendirme amaçlı olup hukuki görüş içermemektedir. İçerikteki konulara ilişkin bir sorunuz olması halinde lütfen bizi arayınız. Tüm hakları saklıdır.
İlginizi Çekebilir
28 Ekim 2025
Dava Takibi ve Uyuşmazlıkların Çözümü Alanında Öne Çıkanlar – 2025 Sonbahar Sayısı
2025’in son çeyreğine girerken, yargı kararları ve güncel gelişmeleri bir araya getirdiğimiz Dava Bülteni’nin Sonbahar Sayısı ile…
21 Ekim 2025
Beşeri Tıbbi Ürünlerin Tanıtımı
Türkiye’de beşeri tıbbi ürünlere ilişkin tanıtım faaliyetleri esas olarak 1262 sayılı İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu, Beşeri…
16 Ekim 2025
Şirket İçi Soruşturmalar Hakkında Merak Edilenler
Şirket içi soruşturmalar, bir işyerinde yürürlükteki yasal düzenlemelere, şirket iç politika ve prosedürlerine yahut etik değer ve…
7 Ekim 2025
Kişisel Verileri Koruma Kurumu özel nitelikli kişisel veri işleyen işletmelere yeni kayıt muafiyeti getirdi
Kişisel Verileri Koruma Kurumu, 4 Eylül 2025 tarihli ve 2025/1572 sayılı kararı ile ana faaliyeti kapsamında özel nitelikli kişisel…
6 Ekim 2025
Dosyaya Giriş Hakkına İlişkin Yeni Tebliğ Yayımlandı
Rekabet Kurumu tarafından 4 Ekim 2025 tarihli ve 33037 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Dosyaya Giriş Hakkının Düzenlenmesine ve Ticari…
3 Eylül 2025
Avrasya Bağlantısında Bir Dönüm Noktası: Orta Koridor’un Stratejik Yükselişi ve Türkiye’nin Jeopolitik Rolü
Çin’den Avrupa’ya doğrudan yük treni seferinin Trans-Hazar Uluslararası Taşımacılık Rotası (TITR), yaygın bilinen adıyla “Orta Koridor”,…


